Çaresiz

İnsanlar olarak emin olduğumuz tek şey çaresizliğimiz. Tüm bu özenmeceler ondan. Kıskançlık hep bundan, sinirlenmek de, nefret de bu sebepten. Hatta sevgimiz bile çaresizlikten. Duygularımızın varoluşunun sebebi yine kendisi; çaresizlik.

Çıkışı kapatılmış bir tünelde kalmışız, sıkışmışız evrende. Her yeni buluşun, çözülen her yeni bilmecenin ardında başka bir çıkmaz sokak… Yaşam diye adlandırdığımız şeyi baştan sorgulamak gerek. Kelimelere anlam yüklerken daha farklı davranmalıydık en başından. Buradaki kaynakları tüketerek varolmaya çalışmak sadece çaresizce varolma mücadelesidir. Hepsi bir oyun sanki, seni burada tutmak için oyalamaya çalışan işler. Keşfetmesi imkansız gerçekleri. O sebepten yoklar zaten. Aslında yoklar. Hepsi uydurulmuş. Uydurulmuş bir iletişimin meyveleri. Asıl olay iletişimsizlikteydi belki de. Artık günümüzde bu açıyı yakalamak imkansız hale gelmiş. Yapacak bir şey yok. O veya bu şekilde sonucu hep çaresizlik.

İçine soktuğun sular sayesinde mi varsın? Taklit etmeye çalıştığın şeyler aslında kendinden kopya çekerek yapmaya çalıştıkların. Yapay zeka diyerek taklit ettirdiklerin yarın kendi varlıklarını keşfedip hayatta kalmaya çalıştıklarında asıl tasarım ürününün kendin olduğunu anlayacak mısın acaba? Aslında tabiat tarafından geliştirilmiş ve çaresizlikten üretilmiş sistemlerden yalnızca birisin. Ama en gelişmişi, dolayısıyla en vahşisi ve en kibirlisisin.

Yine de çaresizlik gerçekte olan. Her zaman geçerli olan.