Herşey olacağına varırmış hakikaten. Bazı olayları ne kadar engellemeye çalışsan da faydasız. Sadece erteleme şansımız var. Sonsuza kadar dayanabilecek birşey de yokmuş. Bunu bugün hatasız şekilde anlamış olmam ayrı bir felaket. Tersini ispatlamak için senelerce uğraşmıştım. Her saniye yok oluşa karşı bir direniş savaşı. Kaybedeceği belli olan tarafız. Kaybederken araya reklam alır gibi paylaşımlar mı alıyoruz? Ortak bir hedef için mi hepsi? Neyin direnişi bu? Kendini huzur içinde teslim etmek varken, mücadeleye kapılıp sonunda kaybetmek kesinken hala didinmek niye? Kısaca kendi kendini savaşçı ilan etme durumunun sebebini anlamaya çalışıyorum.
Öğrenilmiş olan kısım bu. Sadece küçük beyinlerken öğrendiklerini yapmaya koyulmuş salak işçiler sanki. Düşünebilme yetisini kaybetmiş ve kendini bilmediği bir kavganın içine bilmeden sokmuş zavallı beyinler, insanlar.
Hedefler koymanızı söyleyenlerin hedefleri var asıl. Hedef diye birşey olmamalıydı aslında. Hepsi mevcut dünya düzeni bulmacasının parçaları. İnsanların oynayacak oyuncaklara ihtiyacı varmış hissi verildi her zaman. İnsan sayısı bu kadar fazlayken doğrusu bu da olabilir, tartışmaya açık. Kendi kendine oyalananlar sürüsü… Oyalayanlar da, oyalananlar da aynı tür, hepsi insan! Hiçbir şeyin eşit dağıtılmadığı bir hayat. Zaten tersi daha saçma olurdu. Mevcut düzende herkes kendi elinde fazla olanı kendi amacı için bencilce harcama yolunda. Azıcık kafası çalışan biri birşeyleri daha değerli görüp, zeka yönünden yoksunları yönetmeye başladığı zaman bant sarmaya başlamış gibi. Değer dediğimiz kelimeyi de sorgulamak lazım! Değer bile göreceli.
Ben, artık değerli veya değersiz diye ayırt etmekten sıkıldım. İyi veya kötü diye kafamdan düşünceler sıralayıp seçim yapmaktan bıktım. Neyin savaşını veriyorum ki? Aslında seçim yapmıyorum, yapıyormuş gibi mevcut duruma uyum sağlıyorum sadece.
Artı veya eksi gibi matematik zırvalıklarını beynime bilim adı altında yerleştirenlerin beyinsiz olduklarını bugün farkediyorum. Arada aracılık yapan salaklar onlar. Kendi üretmediği birşeyi kendi yaratmışçasına heyecan duyup başkasına aktaran birinden birşey beklemek tamamen saçmalık. Herhangi bir konuda yeni şeyler yapabiliyor olduğunu göstermek de diğerleri üzerinde bir etki bırakır. Üstünlük taslamış olursunuz onlara. Gösterişten farksız. Etkileme yarışı içinde birşeyler üretirsin, elinde etkileyecek birşey yoksa başka türlü elde edersin. Gerekirse satın alırsın. Örnek vermek istemiyorum bu sıkıcı olaylara. Etkileme hevesinde olmak ne kadar mantıksız bir davranış bunu görebilmek gerek. Kendinden üstün görmediğin yaratıkları etkileme hevesine neden daldığını düşünmelisin. Diğerlerinden zaten üstün olduğunu düşünüyorsan onlardan bir beklentin olmamalı. Kim kimi kandırıyor bu oyunda, merak ediyorum ara sıra cevabı.
Gerçekten çok tehlikeli olabilecek, güçlü halde beyninin doğrultusuna gidebilecek, düşüncelerini gözünü kırpmadan gerçekliğe yansıtabilecek insanlar var. Milyonda bir bulunan bu insanları oyalama hedefiyle her birimizi oyalamak doğru bir strateji olabilir. Rutin standartların sebebini böyle açıklıyorum. Eğitilememiş her insan potansiyel bir tehlikedir. Bu sebeple herkese daha küçükken bir amaç aşılanır. Bir yerlerde kendinden bir parça olduğuna inandırılarak sistemin kafesine konur. Fakat bence asıl tehlike yarım eğitilmiş insanlardaki potansiyeldir. Amaçsızca kendilerine amaç arayan mayınlardır onlar, nerede kimlere patlayacakları belli değildir.
Hırs, insanı kendi kölesi yapan bir inat duygusudur.
Bazen sarı kalpler mora döndüğünde çileklerdeki fırtınanın hızla bittiğini farkedince hemen uyumak iyi gelmez.
Açıkçası benim tek yaptığım sadece erteleyebildiğim sonumu dün yine ertelemiş olmam.