Kan Damlası

Kabusumdan uyanamadım.

Beni içine sürüklediğin acıyı hissetmemek için uyumamayı da deneyebilirdim. Gözlerim yanıyor. Kalbimin içinde patlayan kan gözlerimdeki ateşin sebebiydi belki de. O son kan damlasının kalbimi nasıl parçaladığını uyuduğum sırada farkedememiştim.

Ölümsüz olarak bildiğim hayallerimin aslında en çabuk ölenler olduğunun yüzüme vurulmasıyla gözlerimi açtığım hastanenin tavanındaki pürüzlerin benden daha kalıcı olduğunu anlamam aynı saniyedir. Hemen ardından o ateşin belirmesi… İlk kalbimdeydi sonra yukarı doğru çıktığını hissettim. Sadece tavandaki herhangi birşey olmak istediğim bir anı hatırlıyorum. Biraz sonra nefes alamadığımda beynimdeki baskıyı ve sonsuza kadar yok olma hissini huzur olarak algıladığımda bir kopukluk…

Susuzluğun ortasındayım, ihtiyaç kelimesinin ne anlama geldiğini hissetmek. Peşinden de yokluk. Keşke yok olsam dediğim bir kaç sene. Bitmezliğin bittiği bir an. Yaşadıklarımı alın. Hepsini silin yok edin. Bu kabustan uyanmak için kabusumu bile satacağım diye düşündüğümü sandığım saniyecikler akarken gökyüzünden aşağıya düşen ben miyim? Hani tavandaki pürüzlere ne oldu?

Bazen aşırı kafam iyiyken hissettiğim zamanların sona ermesi gibiydi… İşte yine burdayım, hala burdayım! Kalbimde patlattığın kan bedenime yayılmıştı sanki. Artık her nefes alışım lanetlenmişim gibi hissettiriyor.