Farklı rüyaları aynı sandığım bir uykudan ayıldım bu sabah. Alakasız suratlarla alakadar olmaya çalıştım. Zaten yapamadım. Sanırım bu yüzden rüyaydı. Değil miydi? Hiçbir zaman bilinemeyecek.
Olanlardan sonra özür dilemem lazım, birilerini fazla kırdım ya da kırmadım mı bilmiyorum. Sessiz yılların sığdığı saniyelerde ne halt yediğimi bilemeyecek kadar derinlerdeyim. Hüzünlü yüzümden aşağıya kayamayacak kadar katı göz yaşlarım. Aptal soyutluklarla mevcut kimyamı bozamayacak kadar somutum. Göğsüme attığım iki yumrukla atmaya neden devam etmesi gerektiğini anlatırım kalbime. Eğer bu bir güç gösterisine dönecekse hatırlatmakta fayda var, gerçek güçlünün reklama ihtiyacı yoktur.
Kim veya ne; neden bu hale geldi davranışlar?
Saflığımızdan saçmaladığımız dakikalardan uzaklaştığımızda anlam verebiliriz ancak. Kavga edeceğimiz bir durum zaten olamaz, ben her türlü döverim, tek taraflı bir kavgayı kabullenemeyeceğimden kavga etmem. Gerek yok. İhtiyaç duyuyorsan ezilmeye, o kişi ben değilim. Ezmekten zerre zevk almayan bir eziğin ezmişliği seni de tatmin etmez. Zevk alan birine ezdirmelisin kendini.
Yalnızlık diye bir olgunun olmadığını veya her koşulda sabit olduğunu anlamak lazım. Ben anlatanlardanım. Tutku sadece tek taraflı. Diğerinin kendini sadece akıntıya bırakması olayı çift taraflı yapmaz. O sadece akıntıdaki bottur. Ya da bok. İyi veya kötü, sonu olan bir yolculuk…
Uzaklarda durum sandığından daha vahim. Vazgeçtiklerinin karşılığında beklediklerini alan birisini göremedik hala. Beklenenler sadece saçma yeniliklerse, cümleyi silebiliriz. Ortak dilimizin olması, kelimelerin sözlük anlamları ne kadar net olursa olsun anlaşabileceğimiz anlamına gelmiyor. Birbirimizden Venüs ve Mars kadar uzağız. Ya da nefesini hissedecek kadar uzak. Her zaman uzağız yani. Herkes uzak. Hiç yakın olamadı kimse, olamaz da. Çevredeki nesneleri iyi analiz etmek lazım; hareket edebilen canlı nesneler, hareket edemeyen cansız nesneler ve hareket edip etmediğinin önemi olmayan cansız nesneler… Ayrımcılığa gerek yok aslında ama “sen ve onlar” diye daha net çizelim ayrımcılığımızı.
Herşeyin bir bütün olduğu ve o bütünlüğün senin mevcut enerji halinle işinin bittiğini anladığın an, mevcut enerji halinden kurtulacaksın. Sen ve diğer enerji halleri… Aslında herkes aynı. Hepsi yapması gerekenleri gerçekleştiriyorlar. Herhangi bir sorun yok.
Yazılanları rüyalardan toplamak gerçekten uğraşılması zor bir süreç. Neyse ki zamanı harcamamak için durdurma özelliğimiz var. Kalabalıkların arasına karışmaya çalışsak da zamanı durdurduğumuz anlarda farkedilebiliyor olmak can sıkıcı. Bazen yapmamak için zor tutuyorum.
Bir gün gelir, gecesi gündüz olur, karanlık yerini aydınlığa bırakır ve sadece ağladığını farkedersin. İçindeki duygular gün başlamadan kendini belli etmez bazen; her an ne kadar uzak durmaya çalışsan da duramazsın.