Deldiğim ve çizdiğim tek parça boş bir kağıtta amaçsızca aramaya koyuldum huzuru. Dakikada binlercesi ölürken, ölüm fikrini kafalardan çıkarma hevesini hala anlayabilmiş değilim. Henüz yani. Onu da anlayınca tam olur zaten. Galiba bu sefer kaçırdım. Hiç yetişmek istemediğim halde hep tam zamanında orda olmaktan her zaman sıkılmıştım. Sebebini de düşünmedim hiç, düşünmek neymiş? Sanki ortada bir ben var. Kendine hapsolmuş aptal biri…
Güzelleşmek için çaba sarfetmeni beklerken daha da çirkinleşebildiğine inanmak gerçekten zor. Bu arzuyu nereden bulduğunu da anlamadım.
Nefret, ezilmişlik duygusudur. Ezildiğin anlar yaşadığından nefret ediyor olmalısın. Bense sadece gülüyorum geçen olaylara, canımı acıtsa da gülmeme engel değil bazı saçmalıklar.
Yaşamaktan sıkılsan da yaşamaya devam edersin hani. Aptal umutlar mı buna sebep, bilemezsin asla. Kendi kendine yüklediğin amaçlar, lüzumsuz birer yüktür omzunda. Onlar olmadığında herşeyin daha iyi olduğunu göremeyecek kadar kör olduğundan ihtiyacın varmışcasına art arda yenisini eklersin. Kendini doldurursun aptallığından, dolduruşa gelmenin sebebi de cahilliğindir. Ne aptal umutların olmalı, ne de gaza gelen cahilliğin. Sigara gibi kötü bir alışkanlık. Sigara gibi olmasın. Kötü bir alışkanlık. Bırakılması gerek.
Bırakmasan da olur, öldürmüyor nasılsa.