Soğuk

Soğuk. İntikam soğuk. Yemek değil, onu yemek hiç değil. İntikam, alanın da kanını donduracak kadar soğuk. İntikam soğukluktan dokunduğunda dağılacak kadar soğuk. Olabilecek en soğuk.
Pişmanlık değil, belki memnuniyetsizlik. Gerçek bir tanesine sahip olduysanız anlarsınız; zevk alınan değil, soğuk.

Uğruna yanılan değil, donulan da değil ama çok soğuk. Hissedilemeyecek kadar değil ama parmaklarını oynatamayacak kadar soğuk. Hareket etmek isteyip edemeyecek kadar. Felçli yüzün tepkisizliği kadar sabit. Gözünden yaş akamayacak kadar soğuk.

İçimdekiler o kadar kötü değildi, hatta hiç. Her zaman olduğum kadar soğuktu, bu kadarına ben de inanamadım. İstemedim ama başardım. Mutsuzum. Bir daha ısınmasının imkansızlığını görecek kadar mutsuzum. Olanların hayallerimde bile olamayacak kadar kötü olması, gerçekliğin ne kadar rezil olduğunu göstermesi yeterliydi aslında. Soğuk. Donup kaldığım, tepkisizliğimin sıfır noktasını oluşturan, soğuk. Soğuk kanlılığın doğduğu soğuk. Artık ne olursa olsun tepki veremeyeceğim, hepsini sıradanlaştıran soğuk. Hiç kimse bu kadar kötü olamaz dediğim soğuk.

Olayların sabit kaldığı soğuk. Yanmadığı, köpürmediği, yamulmadığı, kırılmadığı, çizilmediği, kesilmediği, patlamadığı, tepkimeye girmediği soğuk.

Yaşandığı an zamanın durduğu, soğuk.